Dil-i Medya
Dil; canlılar arasında
iletişimi sağlayan, insanların maddi-manevi değerlerini, yani kültürünü taşıma
görevi üstlenen insan hayatındaki en önemli kavramlardan birisidir.
Dillerin ne zaman, nasıl
ve kimler tarafından oluşturulduğuyla alakalı birçok teori havada uçuşsa da
dile dair en çarpıcı gerçekler, devletlerin çeşitli kuruluşlar tarafından
masaya yatırılmakta, istişareler edilmekte ve bu konudaki sorunlara dair çözüm
önerileri üretilmektedir. Dil de bu yönüyle canlı ve dinamik bir organizma
statüsü kazanır. Bu özelik bağlamında dil; insanların kültür ve zihniyetine,
devletlerin ise uygarlaşma sürecindeki adımlarına yön vermekte ve bu konuda çok
önemli bir rol oynamaktadır.
Gazete, radyo ve
televizyon gibi çeşitli kitle iletişim araçlarının ortaya çıkmasıyla beraber
yeryüzünde “medya” adı verilen, insanları gerek fiziksel gerek de zihinsel
bağlamda şekillendiren bir kavram ortaya çıkmıştır. Zamanla bilgisayar,
internet, telefon gibi araçların kullanımının başlaması ve yaygınlaşmasıyla,
ortaya ‘’sosyal medya’’ adını verdiğimiz, dünyayı insanların avuç içlerine
sığdıran, her türlü anlık bilgiyi saniyeler içinde, yeryüzündeki tüm insanlarla
paylaşmaya olanak sağlayan, sürekli bir gelişim süreci gösteren, zaman
içerisinde geliştikçe çok daha fazla insana ulaşmayı başaran ve kullanıcı
sayısı arttıkça gücüne güç katan, minik bir gezegen küçük dünyamıza
katılmıştır. Sosyal medya adını verdiğimiz bu minik gezegene insanlar ilgisiz kalmamakta,
her yaş grubundan kişiler bu minik gezegende koca adımlar atmakta ve insanların,
özellikle de gençlerin sosyal medyaya ilgileri, günden güne katlanarak
artmaktadır.
Ne yazık ki insan
doğasındaki bulunduğu her ortamı yozlaştırmaya sebep olma özelliği sosyal
medyaya da tesir etmiş, insana ait tüm değerlerde ve kutsallarda ciddi bir
bozulma kendini göstermiştir. Meydana gelen bu bozulma, insanlar arasında ciddi
kutuplaşma ve çatışmalara yol açmakta, milletlere ait ortak kültürü yozlaştırmaktadır.
Hatta bu durum o kadar ileri bir seviyeye ulaşmıştır ki birçok devlette ayaklanmalara
ve ihtilallerin yaşanmasına dahi sebep olmaktadır.
Geçmişten günümüze dek
hoşgörü, kardeşlik, sevgi, barış, birlik, beraberlik ve aile gibi kavramlara
sımsıkı sarılmayı başaran bizler, maalesef sosyal medyanın hayatımıza bilinçsiz bir
şekilde yerleşmesiyle, bu kavramlara ait benliğimizi ve bilincimizi
yitirmekteyiz.Yaşanan bu sonuçların en büyük sebebi ise hayatımızın büyük bir
parçasında aktif bir rol oynayan dil ve dildeki değişimlerdir.
Bir bakıma dili oluşturan
toplumsal hayattır. Günümüzde Twitter, Facebook, Tumblr vb. sosyal medya
organlarının kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte, özellikle ülkemiz genç
nesili önderliğinde, dilimizde, yani Türkçemizde meydana gelen olumsuz
değişimler bizlerin yaşamına ve değerlerine ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.
Mesela, geçenlerde
yurt dışında gerçekleşen bir ödül töreni sonrası, yabancı birçok ünlünün bir
araya gelip telefonlarının ön kamerasından çektikleri fotoğraf sosyal medyada
“selfie” olarak adlandırılmış ve günümüz gençliğinin fotoğraf çekme kültüründe
ciddi bir değişime sebep olmuştur. Özellikle bu gelişmelerden sonra
telefonların ön kamerasından çekilen tüm fotoğraflara “selfie” adı verilmesi,
dilimizde de ciddi bir probleme neden olmuştur. Buna bağlı olarak bazı kurumlar
tarafından gerçekleşen çalıştaylar ve istişareler sonucu Türk Dil Kurumu’na
“selfie” sözcüğüne alternatif olarak “çekendi, özçekim vb.” alternatifler
sunulmuş ve bunun sonucunda her ne kadar geç de olsa Türk Dil Kurumu,
“selfie”ye alternatif olarak “özçekim” kelimesini uygun görüp, resmen ilan
etmiştir.
Yine, 2013 Haziran ayında
ülkemizin genelinde meydana gelen “Gezi Olayları”nda sosyal medyanın etkisi
oldukça büyüktür. Olayların gerçekleşme sürecinde, sosyal medyada insanları
tahrik edici birçok yalan görüntü ve haber paylaşılmış, böylelikle algı
yönlendirmesiyle olayların daha fazla büyümesi sağlanmıştır. Ayrıca, sosyal
medya bünyesinde, olaylardaki tarafların birbirlerine karşı özensiz ve kuralsız
diyalogları, gün geçtikçe daha bir kötü hale gelmiş, nezaketten yoksun, tahkir
ve hakareti meşrulaştıran bir noktaya ulaşmıştır. Yaşanan bu olaylar sonucunda
bazı vatandaşlar hayatını kaybetmiş, birçok insan yaralanmış, devlet ekonomisi
ve itibarında ciddi zedelenmeler meydana gelmiştir.
Sonuç olarak görüyoruz ki, içinde bulunduğumuz dünyanın çok daha güzel, hoşgörülü ve barışçıl bir hal alması için, bünyesinde aktif olarak görev aldığımız sosyal medyayı çok iyi kavramalıyız. Ötekinin dünyasını anlamaya ve o dünyanın değerlerine saygılı olmaya verilen önemi anlamalıyız. İnsanlar arasındaki olumlu iletişimin sürdürülebilirliği, inanç, düşünce ve siyasi tercih konularında hassas olmayı ve en önemlisi de sosyal medyada kullandığımız dili, kendi kültür ve medeniyet şablonumuza uygun bir hale getirmeyi kendimize bir vatandaşlık görevi olarak benimsemeli ve bunu çevremizdeki tüm insanlara da yansıtmalıyız.
Halil Avcı
Yorumlar
Yorum Gönder